30 Aralık 2008 Salı

Yeni Yıl ve Tazelenen Umutlar


Bu hep böyledir, yeni yıl demek bolca umut demektir. Yeni bir sayfa açmayı, yenilenmeyi istemektir.
Benim de aslında yeni bir sayfa açmayı istediğim konular var elbette. Olmaması mümkün mü? Ama bütününe bakarsam eğer, hayatın bana daha önceki yıllarda açtığı sayfalardan çok da memnunum. Hele bir tanesi var ki ona bayılıyorum bayılıyorum...
Oğlumla birlikte yeni bir yıla girmek beni çok ama çok mutlu ediyor. Bundan sonra onunla birlikte yeni sayfalar açacağımı bilmek de...
2009 herkese önce sağlık, sonra huzur getirsin!

23 Aralık 2008 Salı

Tom ve Jerry



Eren bu ikiliye bayılıyor... Aslında onun yaşı için çok da uygun bir çizgi film olmadığını biliyorum, ama bir ara televizyonda kısacık bir süre rastladı ve o günden sonra da dilinden düşürmez oldu. Malum kendisi iflah olmaz bir kedi hayranı... O kadar ki "senin adın Eren mi" diye sorulduğunda bile bazen, "Hayır ben kediyim" diyebiliyor.

Tabii bu kadar kedi hayranı olmasına rağmen gönlü bir yandan da Jerry'den yana... Aslında Tom'un onu yakalamasını hiç mi hiç istemiyor. Hatta sürekli, "Tom, Jerry'i yakalayıp yiyecek mi ?" diye sorup duruyor. Böyle birşey olmayacağını çünkü Jerry'nin hemen kaçtığını anlatıyorum, ama bu kez de şöyle diyor: "Ben Jerry'yi yakaladım ve hammm diye yedim. Yedim yedim!"

Velhasıl şu sıralar bizim evde sürekli Eren, Jerry'yi kovalıyor, Tom'un onu yemesini istemiyor, ama bir "kedi" olarak kendisi Jerry'i tost yapıp yiyor!

Ama, eğer...


Şimdiki moda bu...

Ama, eğer... Bu iki sözcük onun için diğer olasılığı araştıran soru kalıpları. Yani bunları soracak ki diğer olasılığın ne olduğunu öğrenecek. Örnek diyaloglara buyrun:
Ben: Eren boya kalemlerinle resim yapalım mı?
Eren: Yapalım. AMA EĞER resim yapmazsak?
Ben: Resim yapmazsak oyun hamurlarıyla oynarız.
Eren: AMA EĞER oyun hamurlarıyla oynamazsak?
Ben: O zaman başka birşey yaparız.
Eren: Başka birşey de yapmazsak ?
Ben: ?!
---
Ben: Otobüslü tişörtünü mü giyersin yoksa kırmızıyı mı?
Eren: Otobüslüyü giymiyceeemm!
Ben: Kırmızı tişörtünü mü giyeceksin o zaman ?
Eren: AMA EĞER kırmızıyı da giymezsem ?
Ben: Otobüslüyü giyersin
Eren: Yok yok ben geçersiz düğmesine bastım ikisi de boşa gitti
Ben: (yine) ?!
Bakalım bu işin sonu nereye varacak? O zaman ben de Eren gibi şöyle demeye başlıyorum: AMA EĞER bir yere varmazsa...

16 Aralık 2008 Salı

Kumbara

Her çocuğun bir kumbarası olmalı. En azından ben öyle düşünenlerdenim, yerli malı haftası, kumbara geleneğinden gelen. :) Benim de çocukken bir kumbaram vardı ve ona para atıp biriktirmeyi sonra heyecanla açmayı çok severdim. İçinden kaç lira çıkacak, onunla neler alacağım hayal kurar dururdum. Sanırım bizim nesilden çoğu çocuk da öyleydi.
Benzer duyguları Eren de yaşasın diye gittim ona da bir kumbara aldım. Belki onun için biraz erken bir durum bu ama, yine de bu duyguyla erken tanışsın istedim. Gerçekten de Eren kumbara işine bayıldı. O kadar çok sevdi ki bayram harçlıklarından tutun da evde nerede bir para varsa hepsini kumbarasına atmaya başladı. Hatta bu işi epey abarttığı zamanlar da oldu, babasının, benim ya da teyzesinin cüzdanından paraları alıp alıp 'harçlık harçlık' diye doğru kumbaraya götürdü. Kapıdan her gireni 'harçlık getirdin mi' diye sorguya çekti. Bayram da bile bizimle harçlık için bayramlaştı kerata! Şimdi büyük bir başarıyla (!) doldurduğu kumbarasının açılması için yılbaşını iple çekiyor. Ben de bizden ne kadar para çarpmış onu merak ediyorum!