30 Aralık 2010 Perşembe

Şimdi değilse ne zaman II


2011'in sihirli sorusu bu olacak işte: Şimdi değilse ne zaman? Birşeyi ertelemeye kalktığımda hemen bu soruyu hatırlatacağım kendime.




Çünkü her geçen gün bir kez daha anlıyorum ki, hiçbir şeyi ertelemeden doya doya yaşamak lazım. Sorumluluklar, zorunluluklar bir sürü ıvır zıvır tamam kabulüm. Onlardan kaçış yok. Bir şekilde hepsini yerine de getirmek lazım. Ama söylenmeden, bunalıma girmeden. Çarkın dönmesi için hayatın kırtasiyelerini de kabullenerek yaşamak gerekiyor. İki kere iki dört!




Peki madem işler böyle yürüyecek, bunun umutsuzluğuna mı kapılmalı? "Hep böyle mi gidecek?" diye isyan etmek yerine tüm bu engel gibi gördüklerimizin aslında hayatın ta kendisi olduğunu kabullenmek fazla kadercilik mi?




Ben 2011'de ikinci şıkkı seçmeye karar verdim. Ama bir farkla, sorumluluklar beni esir alamadan, isteklerimi ertelemeden... Yapılacaklar listesinin en başına gerçekten yapmak istediklerimi koyacağım bu kez. Çünkü insanın gerçekten istediği birşeyi, bir yolunu bulup mutlaka yapacağını öğreneli çok oldu. Gerisi mazeretten ibaret...




Daha çok okuyacağım, daha çok yazacağım, daha çok ruhumu dinleyeceğim. Çünkü hayat kısa... Çünkü şimdi değilse ne zaman?




Hiç yorum yok: